CHRISTOPHER NOLAN “SİNEMANIN ALTIN ÇOCUĞU” / AUTEUR YÖNETMENLER -1-
Bir sinema severseniz biliyorum ki Nolan’ı zaten tanıyorsunuz. Ama yaptığı her filmi ayrı bir başyapıt olan Nolan’ın başarılarını, yaptığı işleri, yönetmenliğe nasıl başladığını, hayatını ve daha birçok detayı sizler için bir derlemek istedim.
Sinema dünyasının “altın çocuğu” Christopher
Nolan özellikle 2000 yılında çıkan Memento’dan bu yana,
sinema endüstrisinin önü en açık yönetmenlerinden biri. Hatta çoğu kişi için en
önemlisi diyebiliriz. Yıllar içerisinde Inception, Interstellar, Dunkirk
ve Batman Üçlemesi gibi filmleriyle gişelerde muazzam bir başarıyı
yakalayan yönetmen aynı zamanda stüdyoları da klasik süper kahraman klişelerinden
bir nebze kurtarmıştı. Süper kahraman filmlerinin ciddiye alınma sebebi, çocuk
ve sadece eğlence filmlerinden daha fazlası olabileceğini ispatlayan kişi. Nolan,
genelde yaptığı filmlerde seyircisini şaşırtmayı, allak bullak etmeyi, beynini
yakmayı, ters köşeye yatırmayı, mantıksal bir çerçevede hareket ederek seven
birisi. Sırrı çözmenin daima seyirciye bırakıldı filmlerle sıradanlığın çok
ötesine geçen Nolan, kendine has bir tarz oluşturması sayesinde bugün sinema
dünyasının auteur yönetmenleri arasında yerini alıyor. Nolan‘ın 11 filmi toplamda
dünya çapında 4,9 milyar doların üzerinde hasılat ve 7’sini kazanmak üzere
toplam 26 Oscar adaylığı var.
Nolan‘ın film yapımcılığına olan tutkusu oyuncak aksiyon
figürleriyle ilkel filmler çekmek için, babasının Super 8 fotoğraf makinesini
ödünç aldığı 7 yaşında başladı. 11 yaşından itibaren isteğinin profesyonel
olarak film yapmak olduğunu röportajlarda belirtti. 1978’de Star Wars‘tan
etkilenerek Space Wars (uzay savaşları) adı verilen bir stop-motion filmi
çekmiştir. Nolan üniversite yıllarında kendi imkanlarıyla iki kısa film çekti.
Bunlardan ilki Tarantella, diğeri ise bir hafta sonu arkadaşlarıyla çektiği
siyah-beyaz Larceny oldu. 1997’de üçüncü kısa filmi olan Doodlebug’ı çekti. İlk
uzun metraj filmi için yolu açan bu 3 dakikalık filmi YouTube’da
bulabilirsiniz.
FİLMOGRAFİSİ
Hafta içleri çalışan ve sadece hafta sonları çekim yapabilen
ekip, 6 ay olarak planlanan programı ikiye katlayarak, filmin çekimlerini bir
yılda tamamlayabildi. Filmi yazıp, çekip, kurgusunu da kendisi yapan Nolan,
filmi tamamladıktan sonra festivallere gönderdi. Festivaller kapsamında
eleştirmenleri tarafından beğenilen filmin tarzı Hitchcock’a benzetildi. Bu olumlu
yorumlar sonucunda Nolan bir sonraki filmi için hazırlıklarına başladı.
“Ellerinden alırsın ve onlara neye sahip olduklarını
gösterirsin.”
Kalıp Yıkıcı: MEMENTO
Memento, Christopher Nolan‘ın tüm dünyaya ismini duyurmasını
sağlayan, hem yönetmenliğini hem de yazarlığını yaptığı 2000’lerin en iyi
filmlerinden birisidir. Kardeşi Jonathan Nolan ile Chicago’dan Los Angeles’a
giderken Jonathan, Nolan’a kafasındaki
bir fikirden bahsetti. Memento Mori adını verdiği kısa hikaye, yakın süreli
hafıza kaybına sahip bir adamın, karısının katilini bulmaya çalışmasını
anlatır. Nolan, hikayeyi uzun metraj senaryoya dönüştürüp hikayeyi tersten
anlatmaya karar verir ve Memento senaryosunu yazar.
Memento ile klasik giriş-gelişme-sonuç süreciyle giden film
algısını yıktı. (Bu filmi izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama her ihtimale karşı
spoilerdan kaçınıyorum.) Bu akıllıca kalıp yıkıcı yöntem ile izleyicileri filmi
daha dikkatli takip etmeleri için zorlar. Nolan senaryoyu Newmarket Films’e
satar ve 4.5 milyon dolarlık bütçeyle prodüksiyona başlar. Newmarket Films
yapımcılarından olan Aaron Ryder senaryo için ‘okuduğum en yaratıcı senaryo’
demiştir.
Hollywood’a ismini bu filmle duyuran Guy Pearce ve The
Matrix şöhretinden sonra burada gördüğümüz Carrie-Anne Moss’un başrollerini oynadığı
film prömiyerini 2000 yılında Venedik Uluslararası Film Festivali’nde yaptı.
Gişede başarılı bir hasılat elde ederek, Nolan’ın eleştirmenler dışında
seyircilerin de ilgisini çekebileceğini gösterdi. Memento, Altın Küre ve “En
İyi Senaryo” dalında Oscar kazandı.
“Seni unutmam gerektiğini hatırlayamıyorum.”
Hollywood’a Giriş: INSOMNIA
Memento’yu çok beğenen ünlü yönetmen Steven Soderbergh,
Nolan’ın bir sonraki projesi için onu destekler. Warner Bros. çekeceği
psikolojik gerilim filmi için daha tecrübeli bir yönetmen istemesine karşı,
Soderbergh Nolan’ın bu işin üstünden kalkabileceğini savunur. Böylece Nolan bir
sonraki projesi olarak iki dedektifin, genç bir kızın cinayetini araştırmak
için küçük bir Alaska kasabasına gitmesini ve orada başlarına gelen karanlık
olayları anlatan Insomnia’yı seçer.
46 milyon dolarlık bütçesi ve Al Pacino, Robin Williams ve
Hilary Swank gibi yıldız oyuncularla 2002’de vizyona giren film, Nolan’ın
filmografisine bakıldığında ‘daha geleneksel bir Hollywood filmi’ olarak
görülür. 1997’de aynı isimle çıkan Norveç yapımı filmin yeniden çevrimi olan
Insomnia, kritiklerden olumlu yorumlar alır. Gişede 113 milyon hasılat elde
ederek Nolan için yine finansal açıdan başarılı bir proje olur. Orijinal filmin
Norveçli yönetmeni Erik Skjoldbjærg de filmi beğendiğine dile getirerek,
‘üstünde uğraşılmış, akıllıca ve çok başarılı bir yönetmenin ele aldığı bir
film’ olduğunu yorumlarına ekler.
Film, ‘ahlak’ ve ‘suçluluk’ duygularına yeni bir perspektif
getirerek, iyi adamların da kötü aksiyonlar da bulunabileceğini yansıtır. Nolan
filmi bir ‘polisiye’ ya da ‘dedektif’ türünden uzaklaştırarak karakterleri daha
derinden inceler ve her filmin de olduğu gibi insanların içinde yüzeyde
görünenden daha fazlası olduğunu perdede sergiler.
“İyi polis bulmacanın parçalarını birleştiremediği için
uyuyamaz. Kötü polis ise vicdanı el vermediği için.”
Batman’e Üç Yıl Kala: ARA DÖNEM
Insomnia’dan sonra Jim Carrey ile bir uçak tutkunu ve
yönetmen olan Howard Hughes’un biyografisini çekmeye karar verir. Senaryosunu
kaleme alır ve bu projeye ‘yazdığı en iyi senaryo’ olduğunu söyler. Ama daha
sonra Martin Scorsese’nin Leonardo DiCaprio başrolünde bir Howard Hughes biyografisi
çekeceğini (Aviator) öğrendikten sonra senaryosunu rafa kaldırır ve projeyi
iptal eder.
2004 yılında tarihi epik film Troy’un (Truva) yönetmenlik
koltuğunu geri çevirir. Ruth Rendell’ın The Keys to the Street adındaki
polisiye romanını beyaz perdeye uyarlamaya karar verir fakat önceki filmleriyle
tematik benzerlikler gördükten sonra vazgeçer.
En İyi Batman Serisi Başlıyor: BATMAN BEGINS
2003 başlarında Warner Bros. ile Batman hakkında bir görüşme
yapar. Nolan, karaktere yaklaşımının daha gerçekçi dolduğunu ve izleyenlerin
daha kolay bir bağlantı kurabileceğini söyler. Çizgi roman türünden uzaklaşarak
gerçek ve karanlık bir dünya kurup sadece çizgi romandan elementlerin olmasını
istediğini söyler. Nolan zaten Batman üçlemesi için çizgi roman uyarlaması
değil çizgi roman karakterlerinden esinlenmiş suç türünde bir üçleme olduğunu
belirtiyor.
Karaktere bu yenilikçi yaklaşımı beğenen stüdyo Nolan’ı
Batman karakterini getirmesi için hem senarist hem de yönetmen koltuğuna
oturtur. 150 milyon dolarla Nolan’ın yaptığı en büyük film olan Batman Begins
(Batman Başlıyor), 2005 yılında vizyona girdi. Filmin klasik tayt giyen süper
kahramanların dışına çıkıp, gerçek ve karanlık bir hikaye anlatması stüdyolar
tarafından beğenildi.
Bu filme Hollywood’un en iyi ve en başarılı yönetmenler
listesinde üst sıralara oturan Nolan, Hans Zimmer ile de tanıştı. Batman
Begins’in müziğini yapan Zimmer bu filmden sonra yönetmenin neredeyse her
filminin müziğini yaparak başarılara imza atacaktı.
“Neden düşeriz, Bruce? Tekrar ayağa kalkmayı öğrenebilmek
için.”
Dikkatli İzliyor Musunuz?: THE PRESTIGE
2001 yılından beri kardeşi Jonathan ile yazdığı senaryoyu
2006 yılında gerçekleştirerek vizyona soktu. Christopher Priest’ın aynı adı
taşıyan romanından uyarlanan The Prestige (Prestij), 19. Yüzyılda yaşayan iki
sihirbazın rekabetini anlatıyor. Başrolleri Hugh Jackman ve Christian Bale
oynarken, yardımcı karakterlerde Michael Caine, Scarlett Johannson ve Rebecca
Hall rol alıyor. Bu filmle, aynı yıl vizyona giren The Illusionist, filmini
gişede hüsrana uğratmıştır. Ayrıca En iyi Görüntü Yönetimi Oscar‘ı ve En iyi
Yapım Tasarımı Oscar‘ına aday
Film, hikayesinde illüzyon gösterileri ve sihir numaralarını
birer metafor olarak kullanıp daha büyük sürprizler için zemin hazırlıyor.
Filmde karakterlerin başkaları için neleri feda edebileceklerini ve insanların
başarıya ulaşmaları için ne kadar ileriye gideceklerini görüyoruz. Film
ilerledikçe daha karanlık bir yola girerken ortaya çıkan hikaye noktaları filmi
baştan izlediğiniz zaman daha anlamlı geliyor.
“Anlatman için peşinden koşarlar ama söylediğin anda
gözlerinde bir hiç olursun, bir hiç. Sır hiç kimseyi etkilemez ama kullandığın
hile her şeydir.”
“Siz sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.”
En İyi Süper Kahraman Filmi: THE DARK KNIGHT
Prestige’den sonra Batman serisinin ikinci filmini çeken
Nolan, bu filmde Batman’in en ünlü düşmanı Joker karakterini kullanmayı tercih
etti. 2008 yılında The Dark Knight vizyona girdi. Önceki filmin kadrosuna ek
olarak, Joker rolünde Heath Ledger ve Harvey Dent rolünde Aaron Eckhart da
kadroya dahil oldu. Film gelmiş geçmiş en iyi süper kahraman filmleri arasında
gösterilmesine karşın, 2000’lerin hatta sinema tarihinin en iyi filmleri
arasında gösterilmiştir. Ayrıca IMDB’de puan sıralamasıyla The Shawshank
Redemption ve The Godfather’dan sonra gelen en iyi 3. Filmdir.
Rol için seçildiğinde herkesin eleştirilerine maruz kalan
Heath Ledger, role kendini adayarak karakterin kendisi oldu. Kendisini otel
odasına kapatıp rol için günlük tutan ve uykusuz kalan Ledger, rol yüzünden
paranoyak hissettiğini dile getirdi. Filmin gösterimine aylar kala uyku hapını
fazla aldığı için hayatını kaybetti. Ölümünden sonra gösterdiği performans ile
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı. Filmdeki Joker performansı,
sinema tarihinin en iyi performansları arasında gösterilmektedir. Bu ödül
dışında film, toplam 8 Oscar adaylığı aldı.
Ayrıca ilk kez IMAX kamerasını kullanan film olan The Dark
Knight, Oscar adaylıklarının da değişmesine sebep oldu. 2009 yılına kadar En
İyi Film kategorisinde beş aday gösteren Akademi, Dark Knight’ı bu kategoride
aday gösteremeyince sayıyı yükseltmeye karar verdi. 2010 yılından beri Oscar
törenlerinde En İyi Film kategorisinde on aday bulunmaktadır.
Batman yalnızca zengin, takım elbiseli bir karakterden çok
Gotham‘ın koruyucusu, ikonik bir karakter; Joker ise yer altının lideri ve
Batman‘in ideallerini bozmaya çalışan yeni bir karakter olarak yansıtıldı. Nolan,
Dark Knight ile hem bir yazar olarak hem de bir yönetmen olarak neler
yapabileceğini en üst seviyede gösterip, sinema tarihine geçmiştir.
Ayrıca daha önce yazdığım The Dark Knight incelemesini buradan okuyabilirsiniz.
“Ya kahraman olarak ölürsün ya da kötüye dönüştüğünü
izleyecek kadar uzun yaşarsın.”
“Delilik yer çekimi gibidir; sadece hafifçe itmek
yeterlidir.”
Beyin Yakıcı: INCEPTION
Yazdığı akıllıca senaryoyu, farklı çekim teknikleri ve
yenilikçi vizyonuyla harmanlayarak çoğu film eleştirmenin ‘2010’un En İyi
Filmleri’ listesinde birinci sırada yer aldı. Sight & Sound dergisi
yazarlarından Mark Kermode film için: ‘Inception, sinema izleyicilerinin salak
olmadığının ve büyük bütçeli film ile sanat kavramının başarılı bir şekilde
buluşturulabileceğini kanıtlıyor.’ demiştir. Nolan sanat filmleri ile gişe
filmlerini birleştiren bir yönetmendir. Filmleri hem sanat filmi hem gişe filmi
türlerine de girer.
Film, 8 dalda Oscar adayı olup, teknik alanda olan
adaylıklardan dördünü kazandı. Nolan, En İyi Senaryo ve yapımcı karısıyla En
İyi Film kategorilerinde adaylığını gösterirken; Hans Zimmer En İyi Film Müziği
dalında adaylık aldı. Dünya genelinde 820 milyon dolar hasılat getirerek,
Nolan’ın finansal açıdan başarılı bir film yapması için filmin adında ‘Batman’
kelimesi geçmesi gerekmediğini gösterdi. Zaman geçtikçe kritikler arasında
film, gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olarak görüldü ve bizim de favori
filmlerimiz arasına girdi.
“Beynimizin potansiyelinin çok azını kullanırız. Bu
uyanıkken doğrudur. Ama uyurken zihnimiz neredeyse her şeyi yapabilir.”
Zoraki Devam filmi: THE DARK KNIGHT RISES
Heath Ledger’ın ölümünden sonra Batman serisine geri dönme
konusunda endişeleri olan Nolan, stüdyonun baskıları sonucunda kardeşi Jonathan
ve Batman filmlerinde yazı partneri David S. Goyer ile üçlemeyi tamamlayacak
hikayeyi yazdıktan sonra seriyi kendi bitirme kararı aldı. The Dark Knight
Rises 2012 tarihinde vizyona girdi. Batman’in düşmanı için bu sefer Bane
karakterini seçen Nolan, rol için Inception’da yardımcı karakterlerden birini
oynayan Tom Hardy’i seçti. Batman serisinin ilk iki filminin altında kaldığı
düşünülen film, Nolan’ın isteksiz olmasının ve Warner Bros’un baskılarıyla
mecburiyetten yaptırılmasının bir sonucu olabilir.
“Masumiyet yer altında çiçek açamaz, yer yüzüne
çıkmalıdır.”
Bir Saat Yedi Yıl Eder Mi?: INTERSTELLAR
Christopher Nolan Inception’ı yaptığı sırada, kardeşi
Jonathan Nolan, Interstellar adında bir senaryo yazdı. Steven Spielberg’in
ilgisini çeken senaryo, yıldızlararası yolculuk ve kara delikler üzerine
yapılan gerçek araştırmalara dayanmaktaydı. Spielberg Lincoln’ü yapmaya karar
verince, abisi Christopher Nolan yönetmenlik koltuğuna geçti.
Keşifler sonucu insanların pişmanlık, özlem ve sevgi
duylarını derinlemesine işleyen Nolan, filmde kullanabildiği kadar pratik efekt
kullanıp özel efektlerle birlikte düzgün bir şekilde karışmasını istedi. Film
teknik alanlarda 5 dalda Oscar adayı oldu ve En İyi Özel Efekt kategorisinde
ödüle layık görüldü.
“Eskiden gökyüzüne bakar, yıldızlar arasındaki yerimizi
merak ederdik. Şimdi yere bakıp topraktaki yerimiz için endişeleniyoruz.”
“Zaman ve mekanı aşabilen tek şey sevgidir.”
Sessiz Savaş: DUNKİRK
2017 senesinde II. Dünya Savaşı sırasında geçen İngiliz
askerlerin Fransa’dan çıkışını anlatan Dunkirk vizyona girdi. Nolan film için,
‘izleyenlerin bütün algılarına hitap edecek, neredeyse hiç diyalog olmayan
deneysel bir film’ yorumunda bulunmuştur. 1910-1950 arasında çekilen sessiz
savaş filmlerinden ilham aldığını da belirtir. Filmde Fionn Whitehead, Tom
Hardy, Kenneth Branagh, Harry Styles ve Cillian Murphy rol aldı. Bu film de
eleştirmenler ve izleyiciler tarafından Nolan’ın önceki filmleri kadar beğeni
toplayamadı.
Zaman Geriye Aksın: TENET
Geçtiğimiz yıl vizyona giren Tenet büyük beklentilerimizi
tam anlamıyla karşılayamamasına rağmen, izleyicileri ikiye böldü. Bir kısım çok
beğenirken bir kısım beğenmedi. Nolan hayranı olarak ben de beklentimin altında
bulsam da hatalarına rağmen filmin yenilikçiliği noktasında verilen emeğe saygı
duyuyorum ve daha önce izlemediğimiz yeni şeyler izlediğimiz için beğendiğimi
söyleyebilirim.
The Associated Press’ten Christy Lemire’in, Nolan’ın The
Dark Knight Rises filmi için yaptığı bir eleştiride şöyle demişti:
‘’Nolan’dan alışık olduğumuz derecede iddialı ve görsel
olarak muazzam. Fakat fazla karışık hikayesi dikkatli bakıldığında boşlukların
görülmesine yol açıyor. İşte bu kadar eşi benzeri olmayan ve bu kadar hayal
gücü geniş bir yönetmen olursanız, izleyenler de her seferinde sizden eşi
benzeri olmayan bir şey bekler. Bunun altında yapacağınız her neyse bir hayal
kırıklığı olarak görülür. Christopher Nolan’ın dezavantajı da bu.’’
Bu cümleyi her ne kadar The Dark Knight Rises için söylemiş
olsa da ben aynısını Tenet için kullanmak istiyorum. Tenet başkası tarafından
yapılan bir film olsaydı çok daha fazla beğenilebilirdi ancak Nolan filmi
olarak beklentilerimiz çok yüksekti ve altında kaldı.
Bütün filmlerini ‘filme’ çeken ve dijital çekimlere karşı olan Nolan, Amerika’da film korunmasına yardımda bulunan hayır kurumlarına bağışta bulundu. Martin Scorsese ile birlikte Ulusal Film Koruma Kurulu’na başkan seçilen Nolan, 21. Yüzyılda film şeritlerinin kullanılması için savaşını vermeye devam ediyor. Ayrıca Nolan sinema sever olarak geçtiğimiz pandemi döneminde zarar gören sinema salonları için de savaş vermişti. Gişe kaygılarından dolayı Tenet’i sinemalarda vizyona sokmak istemeyen stüdyoya karşı çıkarak filmini ne yapıp edip vizyona sokmuştu. Pandemi döneminde sinema salonlarına verdiği bu destek ile gişe kaygısı olmadığını ve gerçek bir sinema sever olduğunu kanıtlamış oldu.
NOLAN’IN İMZASI
1.
Beyin yakıcı, ters köşe veya açık uçlu bir
son.
2.
Bilgisayara efekti kullanımı yerine mümkün
olduğunda fiziksel gerçeklik
3.
Her filminde yenilikçi bir yön, yenilikçi
bir teknik, anlatım veya hikaye
4.
Filmlerinin olmazsa olmazı Michael Claine
5.
Birden çok filmde beraber çalıştıkları Christian
Bale, Tom Hardy, Cillian Murphy, Marion Cotillard
6.
Birçok filminde beraber çalıştığı müzisyen
Hans Zimmer
7.
Üç filmin beraber çalıştığı görüntü
yönetmeni Hoyte van Hoytema
8.
Hikayesindeki akıl oyunları ve küçük
detaylar
9.
Senaryosunu oluştururken alınan bilimsel ve
profesyonel destek
10. Yaratıcı
ve deneysel kurgu tekniği
11. IMAX kameralar
Genellikle Imax kamera ile filmlerini çeken, sinema teknolojisini en yakından takip eden hatta yeni ekipmanlar ürettiren, yaşayan en yenilikçi yönetmenlerden biridir kendisi; Inception’da yer çekimi olmayan otel sahnesinin çekimlerinde kullanılan 360 derece dönebilen mekanizma olsun, Dunkirk spitfire sahnelerinin kameranın küçük kokpitlere giremeyeceği için özel düzenekler icat edilmesi olsun bu yönde onlarca örnek sayılabilir. Filmlerinde bilgisayar efektleri kullansa da sahnelerinde mümkün olan son raddeye kadar fiziksel mekânları oluşturmayı tercih eder ve sahte hissi veren yeşil ekranı da mümkün olduğunca az kullanır. Örneğin yeşil ekrana boğulan süper kahraman filmlerinden Nolan’ın çektiği Batman üçlemesinde birçok aksiyon sahnesi yeşil ekran kullanılmadan çekilmiştir. Bu yüzden Nolan’ın filmlerindeki aksiyon sahneleri sinemada bugün için olabilecek en gerçekçi sahnelerdir. Son filmi Tenet ile sinema tarihinde teknik anlamda ilk kez çekilen sahneleriyle yenilikçiliğini tekrar ispatlamıştır. Aynı zamanda tüm bilim- kurgu filmlerinde aldığı bilimsel ve profesyonel desteklerle filmini mantıksal ve bilimsel bir çerçeveye oturuyor. İşte tüm bu tercihler Nolan’ın izleyicilerle kurduğu bağı, neden bu kadar sevildiğini ve filmlerinin başarısını açıklıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder