CHRISTOPHER NOLAN “SİNEMANIN ALTIN ÇOCUĞU” / AUTEUR YÖNETMENLER -1-

Bir sinema severseniz biliyorum ki Nolan’ı zaten tanıyorsunuz. Ama yaptığı her filmi ayrı bir başyapıt olan Nolan’ın başarılarını, yaptığı işleri, yönetmenliğe nasıl başladığını, hayatını ve daha birçok detayı sizler için bir derlemek istedim.

Sinema dünyasının “altın çocuğu” Christopher Nolan özellikle 2000 yılında çıkan Memento’dan bu yana, sinema endüstrisinin önü en açık yönetmenlerinden biri. Hatta çoğu kişi için en önemlisi diyebiliriz. Yıllar içerisinde Inception, InterstellarDunkirk ve Batman Üçlemesi gibi filmleriyle gişelerde muazzam bir başarıyı yakalayan yönetmen aynı zamanda stüdyoları da klasik süper kahraman klişelerinden bir nebze kurtarmıştı. Süper kahraman filmlerinin ciddiye alınma sebebi, çocuk ve sadece eğlence filmlerinden daha fazlası olabileceğini ispatlayan kişi. Nolan, genelde yaptığı filmlerde seyircisini şaşırtmayı, allak bullak etmeyi, beynini yakmayı, ters köşeye yatırmayı, mantıksal bir çerçevede hareket ederek seven birisi. Sırrı çözmenin daima seyirciye bırakıldı filmlerle sıradanlığın çok ötesine geçen Nolan, kendine has bir tarz oluşturması sayesinde bugün sinema dünyasının auteur yönetmenleri arasında yerini alıyor. Nolan‘ın 11 filmi toplamda dünya çapında 4,9 milyar doların üzerinde hasılat ve 7’sini kazanmak üzere toplam 26 Oscar adaylığı var.

Nolan‘ın film yapımcılığına olan tutkusu oyuncak aksiyon figürleriyle ilkel filmler çekmek için, babasının Super 8 fotoğraf makinesini ödünç aldığı 7 yaşında başladı. 11 yaşından itibaren isteğinin profesyonel olarak film yapmak olduğunu röportajlarda belirtti. 1978’de Star Wars‘tan etkilenerek Space Wars (uzay savaşları) adı verilen bir stop-motion filmi çekmiştir. Nolan üniversite yıllarında kendi imkanlarıyla iki kısa film çekti. Bunlardan ilki Tarantella, diğeri ise bir hafta sonu arkadaşlarıyla çektiği siyah-beyaz Larceny oldu. 1997’de üçüncü kısa filmi olan Doodlebug’ı çekti. İlk uzun metraj filmi için yolu açan bu 3 dakikalık filmi YouTube’da bulabilirsiniz.


FİLMOGRAFİSİ

 


İlk Uzun Metraj Filmi: FOLLOWING

1998 yılında çektiği Following, ilk romanını yazmak için ona ilham vermeleri ümidiyle Londra sokaklarında yabancı insanları takip eden bir adamın hikayesini anlatıyor. Hikaye devam ettikçe kahramanımız kendine bir suç ortağı bulup insanların evlerine girerek takibini sürdürüyor. Nolan, arkadaşlarıyla çektiği filmin 6.000$’lık bütçesini kendi cebinden ödedi. Filmin senaryosunu Londra’da yaşarken evinin soyulması üzerine yazdığını söyledi: Christopher Nolan, Londra’daki evine giren hırsızdan sonra, hırsızların düşünce yapısına kafa yormaya başladı. Onların bu işi neden yaptığı hakkında uzunca düşündükten sonra bu düşünce ona ilham verdi ve ilk uzun metraj filmini bu ilhamla çekti.

Hafta içleri çalışan ve sadece hafta sonları çekim yapabilen ekip, 6 ay olarak planlanan programı ikiye katlayarak, filmin çekimlerini bir yılda tamamlayabildi. Filmi yazıp, çekip, kurgusunu da kendisi yapan Nolan, filmi tamamladıktan sonra festivallere gönderdi. Festivaller kapsamında eleştirmenleri tarafından beğenilen filmin tarzı Hitchcock’a benzetildi. Bu olumlu yorumlar sonucunda Nolan bir sonraki filmi için hazırlıklarına başladı.

“Ellerinden alırsın ve onlara neye sahip olduklarını gösterirsin.”


Kalıp Yıkıcı: MEMENTO

Memento, Christopher Nolan‘ın tüm dünyaya ismini duyurmasını sağlayan, hem yönetmenliğini hem de yazarlığını yaptığı 2000’lerin en iyi filmlerinden birisidir. Kardeşi Jonathan Nolan ile Chicago’dan Los Angeles’a giderken  Jonathan, Nolan’a kafasındaki bir fikirden bahsetti. Memento Mori adını verdiği kısa hikaye, yakın süreli hafıza kaybına sahip bir adamın, karısının katilini bulmaya çalışmasını anlatır. Nolan, hikayeyi uzun metraj senaryoya dönüştürüp hikayeyi tersten anlatmaya karar verir ve Memento senaryosunu yazar.

Memento ile klasik giriş-gelişme-sonuç süreciyle giden film algısını yıktı. (Bu filmi izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama her ihtimale karşı spoilerdan kaçınıyorum.) Bu akıllıca kalıp yıkıcı yöntem ile izleyicileri filmi daha dikkatli takip etmeleri için zorlar. Nolan senaryoyu Newmarket Films’e satar ve 4.5 milyon dolarlık bütçeyle prodüksiyona başlar. Newmarket Films yapımcılarından olan Aaron Ryder senaryo için ‘okuduğum en yaratıcı senaryo’ demiştir.

Hollywood’a ismini bu filmle duyuran Guy Pearce ve The Matrix şöhretinden sonra burada gördüğümüz Carrie-Anne Moss’un başrollerini oynadığı film prömiyerini 2000 yılında Venedik Uluslararası Film Festivali’nde yaptı. Gişede başarılı bir hasılat elde ederek, Nolan’ın eleştirmenler dışında seyircilerin de ilgisini çekebileceğini gösterdi. Memento, Altın Küre ve “En İyi Senaryo” dalında Oscar kazandı.

“Seni unutmam gerektiğini hatırlayamıyorum.”


Hollywood’a Giriş: INSOMNIA

Memento’yu çok beğenen ünlü yönetmen Steven Soderbergh, Nolan’ın bir sonraki projesi için onu destekler. Warner Bros. çekeceği psikolojik gerilim filmi için daha tecrübeli bir yönetmen istemesine karşı, Soderbergh Nolan’ın bu işin üstünden kalkabileceğini savunur. Böylece Nolan bir sonraki projesi olarak iki dedektifin, genç bir kızın cinayetini araştırmak için küçük bir Alaska kasabasına gitmesini ve orada başlarına gelen karanlık olayları anlatan Insomnia’yı seçer.

46 milyon dolarlık bütçesi ve Al Pacino, Robin Williams ve Hilary Swank gibi yıldız oyuncularla 2002’de vizyona giren film, Nolan’ın filmografisine bakıldığında ‘daha geleneksel bir Hollywood filmi’ olarak görülür. 1997’de aynı isimle çıkan Norveç yapımı filmin yeniden çevrimi olan Insomnia, kritiklerden olumlu yorumlar alır. Gişede 113 milyon hasılat elde ederek Nolan için yine finansal açıdan başarılı bir proje olur. Orijinal filmin Norveçli yönetmeni Erik Skjoldbjærg de filmi beğendiğine dile getirerek, ‘üstünde uğraşılmış, akıllıca ve çok başarılı bir yönetmenin ele aldığı bir film’ olduğunu yorumlarına ekler.

Film, ‘ahlak’ ve ‘suçluluk’ duygularına yeni bir perspektif getirerek, iyi adamların da kötü aksiyonlar da bulunabileceğini yansıtır. Nolan filmi bir ‘polisiye’ ya da ‘dedektif’ türünden uzaklaştırarak karakterleri daha derinden inceler ve her filmin de olduğu gibi insanların içinde yüzeyde görünenden daha fazlası olduğunu perdede sergiler.

“İyi polis bulmacanın parçalarını birleştiremediği için uyuyamaz. Kötü polis ise vicdanı el vermediği için.”

 

Batman’e Üç Yıl Kala: ARA DÖNEM

Insomnia’dan sonra Jim Carrey ile bir uçak tutkunu ve yönetmen olan Howard Hughes’un biyografisini çekmeye karar verir. Senaryosunu kaleme alır ve bu projeye ‘yazdığı en iyi senaryo’ olduğunu söyler. Ama daha sonra Martin Scorsese’nin Leonardo DiCaprio başrolünde bir Howard Hughes biyografisi çekeceğini (Aviator) öğrendikten sonra senaryosunu rafa kaldırır ve projeyi iptal eder.

2004 yılında tarihi epik film Troy’un (Truva) yönetmenlik koltuğunu geri çevirir. Ruth Rendell’ın The Keys to the Street adındaki polisiye romanını beyaz perdeye uyarlamaya karar verir fakat önceki filmleriyle tematik benzerlikler gördükten sonra vazgeçer.

 

En İyi Batman Serisi Başlıyor: BATMAN BEGINS

2003 başlarında Warner Bros. ile Batman hakkında bir görüşme yapar. Nolan, karaktere yaklaşımının daha gerçekçi dolduğunu ve izleyenlerin daha kolay bir bağlantı kurabileceğini söyler. Çizgi roman türünden uzaklaşarak gerçek ve karanlık bir dünya kurup sadece çizgi romandan elementlerin olmasını istediğini söyler. Nolan zaten Batman üçlemesi için çizgi roman uyarlaması değil çizgi roman karakterlerinden esinlenmiş suç türünde bir üçleme olduğunu belirtiyor.

Karaktere bu yenilikçi yaklaşımı beğenen stüdyo Nolan’ı Batman karakterini getirmesi için hem senarist hem de yönetmen koltuğuna oturtur. 150 milyon dolarla Nolan’ın yaptığı en büyük film olan Batman Begins (Batman Başlıyor), 2005 yılında vizyona girdi. Filmin klasik tayt giyen süper kahramanların dışına çıkıp, gerçek ve karanlık bir hikaye anlatması stüdyolar tarafından beğenildi.

Bu filme Hollywood’un en iyi ve en başarılı yönetmenler listesinde üst sıralara oturan Nolan, Hans Zimmer ile de tanıştı. Batman Begins’in müziğini yapan Zimmer bu filmden sonra yönetmenin neredeyse her filminin müziğini yaparak başarılara imza atacaktı.

“Neden düşeriz, Bruce? Tekrar ayağa kalkmayı öğrenebilmek için.”


Dikkatli İzliyor Musunuz?: THE PRESTIGE

2001 yılından beri kardeşi Jonathan ile yazdığı senaryoyu 2006 yılında gerçekleştirerek vizyona soktu. Christopher Priest’ın aynı adı taşıyan romanından uyarlanan The Prestige (Prestij), 19. Yüzyılda yaşayan iki sihirbazın rekabetini anlatıyor. Başrolleri Hugh Jackman ve Christian Bale oynarken, yardımcı karakterlerde Michael Caine, Scarlett Johannson ve Rebecca Hall rol alıyor. Bu filmle, aynı yıl vizyona giren The Illusionist, filmini gişede hüsrana uğratmıştır. Ayrıca En iyi Görüntü Yönetimi Oscar‘ı ve En iyi Yapım Tasarımı Oscar‘ına aday

Film, hikayesinde illüzyon gösterileri ve sihir numaralarını birer metafor olarak kullanıp daha büyük sürprizler için zemin hazırlıyor. Filmde karakterlerin başkaları için neleri feda edebileceklerini ve insanların başarıya ulaşmaları için ne kadar ileriye gideceklerini görüyoruz. Film ilerledikçe daha karanlık bir yola girerken ortaya çıkan hikaye noktaları filmi baştan izlediğiniz zaman daha anlamlı geliyor.


“Anlatman için peşinden koşarlar ama söylediğin anda gözlerinde bir hiç olursun, bir hiç. Sır hiç kimseyi etkilemez ama kullandığın hile her şeydir.”

“Siz sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.”


En İyi Süper Kahraman Filmi: THE DARK KNIGHT

Prestige’den sonra Batman serisinin ikinci filmini çeken Nolan, bu filmde Batman’in en ünlü düşmanı Joker karakterini kullanmayı tercih etti. 2008 yılında The Dark Knight vizyona girdi. Önceki filmin kadrosuna ek olarak, Joker rolünde Heath Ledger ve Harvey Dent rolünde Aaron Eckhart da kadroya dahil oldu. Film gelmiş geçmiş en iyi süper kahraman filmleri arasında gösterilmesine karşın, 2000’lerin hatta sinema tarihinin en iyi filmleri arasında gösterilmiştir. Ayrıca IMDB’de puan sıralamasıyla The Shawshank Redemption ve The Godfather’dan sonra gelen en iyi 3. Filmdir.

Rol için seçildiğinde herkesin eleştirilerine maruz kalan Heath Ledger, role kendini adayarak karakterin kendisi oldu. Kendisini otel odasına kapatıp rol için günlük tutan ve uykusuz kalan Ledger, rol yüzünden paranoyak hissettiğini dile getirdi. Filmin gösterimine aylar kala uyku hapını fazla aldığı için hayatını kaybetti. Ölümünden sonra gösterdiği performans ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı. Filmdeki Joker performansı, sinema tarihinin en iyi performansları arasında gösterilmektedir. Bu ödül dışında film, toplam 8 Oscar adaylığı aldı.

Ayrıca ilk kez IMAX kamerasını kullanan film olan The Dark Knight, Oscar adaylıklarının da değişmesine sebep oldu. 2009 yılına kadar En İyi Film kategorisinde beş aday gösteren Akademi, Dark Knight’ı bu kategoride aday gösteremeyince sayıyı yükseltmeye karar verdi. 2010 yılından beri Oscar törenlerinde En İyi Film kategorisinde on aday bulunmaktadır.

Batman yalnızca zengin, takım elbiseli bir karakterden çok Gotham‘ın koruyucusu, ikonik bir karakter; Joker ise yer altının lideri ve Batman‘in ideallerini bozmaya çalışan yeni bir karakter olarak yansıtıldı. Nolan, Dark Knight ile hem bir yazar olarak hem de bir yönetmen olarak neler yapabileceğini en üst seviyede gösterip, sinema tarihine geçmiştir.

Ayrıca daha önce yazdığım The Dark Knight incelemesini buradan okuyabilirsiniz.

“Ya kahraman olarak ölürsün ya da kötüye dönüştüğünü izleyecek kadar uzun yaşarsın.”

“Delilik yer çekimi gibidir; sadece hafifçe itmek yeterlidir.”

 

Beyin Yakıcı: INCEPTION

2002’de Warner Bros.’a rüyalar ve rüyalara fikir eken bir ekip hakkında bir senaryo yazdığını dile getiren Nolan, Insomnia’dan sonra bu filmi yapmak istediğini dile getirdi. Birkaç ay süreceğini düşündüğü senaryoyu yazma dönemi tam on sene aldı. Filmin karmaşık yapısı ve birçok katmandan oluşan hikayeyi izleyenlerin anlayamayacağından korkan stüdyo, senaryoyu tam istediği şekilde yapabilmesi için ona zaman verdi. Batman üçlemesini tamamlamadan 2010 yılında Inception (Başlangıç) vizyona girdi. Oyuncu kadrosunda Leonardo DiCaprio, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page, Marion Cotillard ve her zaman olduğu gibi Michael Caine yer aldı.

Yazdığı akıllıca senaryoyu, farklı çekim teknikleri ve yenilikçi vizyonuyla harmanlayarak çoğu film eleştirmenin ‘2010’un En İyi Filmleri’ listesinde birinci sırada yer aldı. Sight & Sound dergisi yazarlarından Mark Kermode film için: ‘Inception, sinema izleyicilerinin salak olmadığının ve büyük bütçeli film ile sanat kavramının başarılı bir şekilde buluşturulabileceğini kanıtlıyor.’ demiştir. Nolan sanat filmleri ile gişe filmlerini birleştiren bir yönetmendir. Filmleri hem sanat filmi hem gişe filmi türlerine de girer.

Film, 8 dalda Oscar adayı olup, teknik alanda olan adaylıklardan dördünü kazandı. Nolan, En İyi Senaryo ve yapımcı karısıyla En İyi Film kategorilerinde adaylığını gösterirken; Hans Zimmer En İyi Film Müziği dalında adaylık aldı. Dünya genelinde 820 milyon dolar hasılat getirerek, Nolan’ın finansal açıdan başarılı bir film yapması için filmin adında ‘Batman’ kelimesi geçmesi gerekmediğini gösterdi. Zaman geçtikçe kritikler arasında film, gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olarak görüldü ve bizim de favori filmlerimiz arasına girdi.

“Beynimizin potansiyelinin çok azını kullanırız. Bu uyanıkken doğrudur. Ama uyurken zihnimiz neredeyse her şeyi yapabilir.”


Zoraki Devam filmi: THE DARK KNIGHT RISES


Heath Ledger’ın ölümünden sonra Batman serisine geri dönme konusunda endişeleri olan Nolan, stüdyonun baskıları sonucunda kardeşi Jonathan ve Batman filmlerinde yazı partneri David S. Goyer ile üçlemeyi tamamlayacak hikayeyi yazdıktan sonra seriyi kendi bitirme kararı aldı. The Dark Knight Rises 2012 tarihinde vizyona girdi. Batman’in düşmanı için bu sefer Bane karakterini seçen Nolan, rol için Inception’da yardımcı karakterlerden birini oynayan Tom Hardy’i seçti. Batman serisinin ilk iki filminin altında kaldığı düşünülen film, Nolan’ın isteksiz olmasının ve Warner Bros’un baskılarıyla mecburiyetten yaptırılmasının bir sonucu olabilir.


“Masumiyet yer altında çiçek açamaz, yer yüzüne çıkmalıdır.”

 



Bir Saat Yedi Yıl Eder Mi?: INTERSTELLAR

Christopher Nolan Inception’ı yaptığı sırada, kardeşi Jonathan Nolan, Interstellar adında bir senaryo yazdı. Steven Spielberg’in ilgisini çeken senaryo, yıldızlararası yolculuk ve kara delikler üzerine yapılan gerçek araştırmalara dayanmaktaydı. Spielberg Lincoln’ü yapmaya karar verince, abisi Christopher Nolan yönetmenlik koltuğuna geçti.

Keşifler sonucu insanların pişmanlık, özlem ve sevgi duylarını derinlemesine işleyen Nolan, filmde kullanabildiği kadar pratik efekt kullanıp özel efektlerle birlikte düzgün bir şekilde karışmasını istedi. Film teknik alanlarda 5 dalda Oscar adayı oldu ve En İyi Özel Efekt kategorisinde ödüle layık görüldü.


“Eskiden gökyüzüne bakar, yıldızlar arasındaki yerimizi merak ederdik. Şimdi yere bakıp topraktaki yerimiz için endişeleniyoruz.”

“Zaman ve mekanı aşabilen tek şey sevgidir.”


Sessiz Savaş: DUNKİRK



2017 senesinde II. Dünya Savaşı sırasında geçen İngiliz askerlerin Fransa’dan çıkışını anlatan Dunkirk vizyona girdi. Nolan film için, ‘izleyenlerin bütün algılarına hitap edecek, neredeyse hiç diyalog olmayan deneysel bir film’ yorumunda bulunmuştur. 1910-1950 arasında çekilen sessiz savaş filmlerinden ilham aldığını da belirtir. Filmde Fionn Whitehead, Tom Hardy, Kenneth Branagh, Harry Styles ve Cillian Murphy rol aldı. Bu film de eleştirmenler ve izleyiciler tarafından Nolan’ın önceki filmleri kadar beğeni toplayamadı.

 




Zaman Geriye Aksın: TENET

Geçtiğimiz yıl vizyona giren Tenet büyük beklentilerimizi tam anlamıyla karşılayamamasına rağmen, izleyicileri ikiye böldü. Bir kısım çok beğenirken bir kısım beğenmedi. Nolan hayranı olarak ben de beklentimin altında bulsam da hatalarına rağmen filmin yenilikçiliği noktasında verilen emeğe saygı duyuyorum ve daha önce izlemediğimiz yeni şeyler izlediğimiz için beğendiğimi söyleyebilirim.

The Associated Press’ten Christy Lemire’in, Nolan’ın The Dark Knight Rises filmi için yaptığı bir eleştiride şöyle demişti:

‘’Nolan’dan alışık olduğumuz derecede iddialı ve görsel olarak muazzam. Fakat fazla karışık hikayesi dikkatli bakıldığında boşlukların görülmesine yol açıyor. İşte bu kadar eşi benzeri olmayan ve bu kadar hayal gücü geniş bir yönetmen olursanız, izleyenler de her seferinde sizden eşi benzeri olmayan bir şey bekler. Bunun altında yapacağınız her neyse bir hayal kırıklığı olarak görülür. Christopher Nolan’ın dezavantajı da bu.’’

Bu cümleyi her ne kadar The Dark Knight Rises için söylemiş olsa da ben aynısını Tenet için kullanmak istiyorum. Tenet başkası tarafından yapılan bir film olsaydı çok daha fazla beğenilebilirdi ancak Nolan filmi olarak beklentilerimiz çok yüksekti ve altında kaldı.

 

Bütün filmlerini ‘filme’ çeken ve dijital çekimlere karşı olan Nolan, Amerika’da film korunmasına yardımda bulunan hayır kurumlarına bağışta bulundu. Martin Scorsese ile birlikte Ulusal Film Koruma Kurulu’na başkan seçilen Nolan, 21. Yüzyılda film şeritlerinin kullanılması için savaşını vermeye devam ediyor. Ayrıca Nolan sinema sever olarak geçtiğimiz pandemi döneminde zarar gören sinema salonları için de savaş vermişti. Gişe kaygılarından dolayı Tenet’i sinemalarda vizyona sokmak istemeyen stüdyoya karşı çıkarak filmini ne yapıp edip vizyona sokmuştu. Pandemi döneminde sinema salonlarına verdiği bu destek ile gişe kaygısı olmadığını ve gerçek bir sinema sever olduğunu kanıtlamış oldu.



NOLAN’IN İMZASI

1.      Beyin yakıcı, ters köşe veya açık uçlu bir son.

2.      Bilgisayara efekti kullanımı yerine mümkün olduğunda fiziksel gerçeklik

3.      Her filminde yenilikçi bir yön, yenilikçi bir teknik, anlatım veya hikaye

4.      Filmlerinin olmazsa olmazı Michael Claine

5.      Birden çok filmde beraber çalıştıkları Christian Bale, Tom Hardy, Cillian Murphy, Marion Cotillard

6.      Birçok filminde beraber çalıştığı müzisyen Hans Zimmer

7.      Üç filmin beraber çalıştığı görüntü yönetmeni Hoyte van Hoytema

8.      Hikayesindeki akıl oyunları ve küçük detaylar

9.      Senaryosunu oluştururken alınan bilimsel ve profesyonel destek

10.  Yaratıcı ve deneysel kurgu tekniği

11.  IMAX kameralar


Genellikle Imax kamera ile filmlerini çeken, sinema teknolojisini en yakından takip eden hatta yeni ekipmanlar ürettiren, yaşayan en yenilikçi yönetmenlerden biridir kendisi; Inception’da yer çekimi olmayan otel sahnesinin çekimlerinde kullanılan 360 derece dönebilen mekanizma olsun, Dunkirk spitfire sahnelerinin kameranın küçük kokpitlere giremeyeceği için özel düzenekler icat edilmesi olsun bu yönde onlarca örnek sayılabilir. Filmlerinde bilgisayar efektleri kullansa da sahnelerinde mümkün olan son raddeye kadar fiziksel mekânları oluşturmayı tercih eder ve sahte hissi veren yeşil ekranı da mümkün olduğunca az kullanır. Örneğin yeşil ekrana boğulan süper kahraman filmlerinden Nolan’ın çektiği Batman üçlemesinde birçok aksiyon sahnesi yeşil ekran kullanılmadan çekilmiştir. Bu yüzden Nolan’ın filmlerindeki aksiyon sahneleri sinemada bugün için olabilecek en gerçekçi sahnelerdir. Son filmi Tenet ile sinema tarihinde teknik anlamda ilk kez çekilen sahneleriyle yenilikçiliğini tekrar ispatlamıştır. Aynı zamanda tüm bilim- kurgu filmlerinde aldığı bilimsel ve profesyonel desteklerle filmini mantıksal ve bilimsel bir çerçeveye oturuyor. İşte tüm bu tercihler Nolan’ın izleyicilerle kurduğu bağı, neden bu kadar sevildiğini ve filmlerinin başarısını açıklıyor.



KAYNAK

KAYNAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FLEABAG HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 11 DETAY

PEAKY BLINDERS HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 15 DETAY

THE LORD OF THE RINGS: THE RETURN OF THE KING İNCELEMESİ

MARTIN SCORSESE'E GÖRE MUTLAKA İZLENMESİ GEREKEN 25 FİLM

THE LORD OF THE RINGS: THE TWO TOWERS İNCELEMESİ

21. YÜZYILIN EN İYİ 30 OYUNCU PERFORMANSI

QUENTIN TARANTINO / AUTEUR YÖNETMENLER -2-

HER İNCELEMESİ

SİNEMA VE FELSEFE SEMPOZYUMU