HER İNCELEMESİ

  SPIKE JONZE (2013)


IMDb: 8,0


SÜRE: 2 Sa 16 Dk


TÜR: Romantik, Dram, Bilim-kurgu


OYUNCULAR: Joaquin Phoenix - Theodore, Scarlett Johansson - Samantha (ses), Amy Adams - Amy,  Rooney Mara - Catherine, Chris Pratt - Paul



Her filminde Theodore karakteri, yaşadığı ayrılık sonrası kaybolmuş, içine kapanık, sosyalliği sadece telefonunda bulan birisi. Yakın bir gelecekte geçen filmde, Theodore’u gelecekteki insanlığın bir fragmanı olarak görebiliriz. Karakter, ayrılık sonrası yalnızlığını, içindeki boşluğu cinsellikle doldurmaya çalışan birisi. Ama aslında sadece geçiştirebiliyor. Çünkü “Acı ve ızdırabı katarsisle yok etmeye çalışmak geçici bir çözümdür.” (Serdar Öztürk). Hatta filmde karakterin kendisi de; gerçek bir ilişkiden korktuğunu, bir gecelik bir kaçamak aradığını ve bunu da sadece kafasındaki onu rahatsız eden düşüncelerden sıyrılmak için yaptığını itiraf eder kendine.


Her, sığ aşk düşüncelerini aşarak filmlerde gördüğümüz klasik romantik aşklardan ayırıyor kendini. Romantik aşk, üzerine en çok tartışılan aşk türlerinden birisidir. İmkansız gibi görünür ancak aşıklar arasındaki ilişki oldukça sağlamdır. Bu sebeple toplumsal normlara göre etik dışılık, kişiler için önemli durum haline gelmez (Öztürk, 2018:59). Romantik aşkta, önemli olan şey özgürlüktür ve Her’de de Theodore ve Samantha’nın ilişkisi bu kritere uymaktadır. İsteseler de evlilik ile kısıtlayabilecekleri bir ilişki değildir onlarınki.

Peki ikilinin ilişkisini karşılıklı aşk türüne koyamaz mıyız diye bir düşündüm. Sonuçta karşılıklı aşkta karşısındakinin varlığıyla kurulur ve başkasının varlığında kendini görmek gerekir (Öztürk, 2018:61). Theodore ve Samantha bu ilkeye uysalar da daha sonra fark ettim ki, karşılıklı aşkta aynı zamanda eşitlik en önemli ilkedir. Theodore ve Samantha’nın da varoluşları gereği eşit olma gibi bir ihtimalleri yoktur. Bu yüzden de Theodore ve Samantha’yı romantik aşıklar olarak nitelendirebiliriz diye düşünüyorum.



Filmi Raymond Williams’ın kültür çözümlemeleriyle de ilişkilendirebiliriz. Williams, kültürü tortulaşmış, baskın ve yeşeren kültür olmak üzere üçe ayırıyor. Her filmi söz konusu olduğunda yeşeren kültürden bahsedebiliriz. Yeşeren kültür, tortulaşmış ve baskın kültür haricinde, yeni değerlerin toplumda ortaya çıkmaya başlamasıdır. Gelecekte baskın kültür haline gelebilme potansiyeli vardır bu yeşeren kültürlerin (Öztürk, 2018:82-83). Bu sebeple, yazının başında da belirttiğim gibi, Theodore gelecekteki insanlığın bir öngörüsü ve Samantha ile olan ilişkilerini de yeşeren kültür olarak adlandırabiliriz.


Samantha’ya gelirsek, aynı anda birden çok insanla iletişim kurabilen, aynı anda birden çok şey yapabilen ve her yeni tecrübesiyle her saniye hızla gelişen bir varlık. Bu filmi, diğer yapay zeka filmlerinden ayıran özellik, Samantha’nın bir aralığının olmasıdır. Samantha sadece bir işletim sistemi değil, tecrübelerinden sonuçlar çıkarabiliyor. Theodore’la yaşadığı ilişki, Samantha’ya duygularının gerçek mi yoksa programlama sonucu olan bir şey mi olduğunu sorgulatıyor. Acaba program insan gibi davranmaya yani taklit etmeye mi programlanmış yoksa gerçek kendi düşünceleri hisleri mi var? Samantha, Theodore’a bir şey isteyip isteyemeyeceğini soruyor, Theodore isteyebileceğini söylediğinde, Samantha “zaten yaptın, isteyebileceğimi gösterdin” diyor. Bu da yapay zekanın sadece bir programlamadan fazlası olduğunu gösteriyor. Çünkü bir şey istemek özgür irade demektir. Özgür irade de sadece bir yazılımın sahip olabileceği bir şey değildir. İlk başta bir bedene sahip olmayı isteyen Samantha, daha sonra ölüp gidecek bir vücudu olmadığı ve zaman-mekan kavramlarıyla sınırlı bir varlık olmadığı için mutlu oluyor. Filmin sonundaki konuşmalarında da Samantha’nın sözleri maddesel olmayan bir dünyaya işaret ediyor. Theodore “Seni seviyorum.” diyince, Samantha “Bunu bulunduğum yerden daha iyi anlıyorum.” diyor. Bulunduğu yeri de “Maddesel dünyaya benzemeyen bir yer. Başka bir şeyin var olup olmadığını bile bilmediğim bir yer” olarak anlatıyor. İşletim sistemi bir bilinç kazanıyor ve bu dünyanın ötesinde bir şeyler olduğunu keşfediyor, sonra bir bedene sahip olmamasını avantaj olarak değerlendirerek maddesel dünyanın ötesine geçiyor. Theodore’un Samantha’yı kaybedişinden sonra bir asansör sahnesinde, Theodore’un yansıması görülüyor. Bu yansımada karakterin tamamını değil sadece yarısını görüyoruz. Bu da Theodore’un diğer yarısını kaybettiğinin belirtisidir.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FLEABAG HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 11 DETAY

PEAKY BLINDERS HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 15 DETAY

THE LORD OF THE RINGS: THE RETURN OF THE KING İNCELEMESİ

MARTIN SCORSESE'E GÖRE MUTLAKA İZLENMESİ GEREKEN 25 FİLM

THE LORD OF THE RINGS: THE TWO TOWERS İNCELEMESİ

21. YÜZYILIN EN İYİ 30 OYUNCU PERFORMANSI

QUENTIN TARANTINO / AUTEUR YÖNETMENLER -2-

SİNEMA VE FELSEFE SEMPOZYUMU

CHRISTOPHER NOLAN “SİNEMANIN ALTIN ÇOCUĞU” / AUTEUR YÖNETMENLER -1-